19 Mayıs 2016 Perşembe

Berlin mi? Roma mı?

Bu yazı aslında tamamen Roma’da günlük yaşamla ilgili olacaktı. Ama araya Euro Lig final four için Berlin gezisi girince yazıyı azcık evirip çevirdim. İster istemez kıyaslarak gezdim hep Berlin’i. Berlin gördüğüm 7. Alman şehri oldu ama daha öncekileri üniversite yıllarında gezdiğim için yirmili yaşların gözüyle gezmişim hep, çok da detay hatırlamıyorum zaten. Şimdiyse orta yaşa yaklaşmış, çocuklu, para kazanan, daha fazla ülke deneyimi olan biri olarak gezince farklı izlenimlerim oldu.

Mesela o zamanlar Almanlar çok medeni geliyordu bana, kurallara körü körüne uyan, kırmızı ışıkta bomboş caddede öylece bekleyen, sıraya sonuna kadar riayet eden medeni insanlar… Bu gidişimde ise, mesela tuvalette çocukla sıra beklerken bir Allahın kulunun “siz geçin” dememesine, otobüse binerken sıraya sadık kalacağım diye çocukluya yer vermemelerine sinir oldum. Ayrıca İtalya’da yolda yürürken tıpkı Türkiye’deki gibi gelen geçen Cemre Naz’ın kafasını seviyor, laf atıyor, mıncıklıyor, ismini soruyordu,  Almanya’da ise tek tük bir tezahürat gördü kızım J Herkesin tahmin edebileceği gibi cana yakınlık konusunda İtalyanlar 1- Almanlar 0.

Toplu taşıma ve trafik çok mükemmel gelmişti Türkiye’den sonra bana. Türkiye’yle kıyaslayınca öyle de tabii. Egzoz dumanıyla doğayı kirletmeyen, benzine para vermeyen metro, tren, tramvay ağı tüm ülkeyi sarmış durumda. Bisikletliler için ayrı yollar var. Trafik ışıklarına herkes uyuyor vs vs. Bununla birlikte otobüs duraklarında herhangi bir bilgi olmadığından hangi otobüs nereye gidiyor anlayabilmek için harita ya da google’a ihtiyaç var mutlaka. Tren istasyonu da devasa büyük olunca, epey bir karışık geliyor insana. En turistik yerler için bile durak araları çok uzak olduğundan mutlaka yürümek gerekiyor. Taksi ise Avrupa ülkelerinin hepsinde olduğu gibi burda da telefonla çağrılıyor ama Roma’ya oranla çok daha fazla. Yollar muntazam, kaldırımlar alçak, çizgiler düzgün.

İtalya toplu taşıma konusunda başarılı sayılmaz. Metro var, tramvay var ama ağırlık otobüste, otobüsler de tıklım tıklım ve saatine çoğunlukla hiç biri uymuyor. 20 dakikada bir olan otobüs genellikle 40 dakikada bir sonrakiyle birlikte arka arkaya geliyor. J Buna rağmen İtalya’da durak sistemi sanırım dünyanın en iyilerinden. Her duraktan bir sürü otobüs geçiyor, durak araları bazı yerlerde 100 metreye kadar düşüyor ve nerdeyse her köşe başında bir durak olduğundan hiçbir yere yürümeden gidebiliyorsunuz. Duraklarda otobüslerin güzergahı durak durak yazıyor, karıştırmak mümkün değil. Roma’da bir de motorsiklet çok önemli bir araç. İnsanlar takım elbisesiyle, mini eteğiyle, 15 cm topuklu ayakkabısıyla motorsiklet tepesinde işe gidiyor. Arabalar da miniminnacık, park problemi çok çünkü, kim nereye bulursa oraya acayip şekillerde park ediyor ama haliyle trafik yok. Trafik ışıklarına Almanlar kadar değilse bile bunlar da uyuyor. Arada bir kırmızı ışıkta geçenler olsa da nadir. En azından bomboş bir caddede yeşil yansın da geçeyim diye saatlerce beklemek zorunda kalmıyorsunuz, ya da boş caddede karşıya geçtiniz diye birileri sizi uyaracak tedirginliği yaşamıyorsunuz. Taksiye gelince neredeyse yok gibi. Çok az sayıdaki taksiyi de anca telefonla çağırıyorsunuz. Yollara gelince, daracık sokaklar var tabii malum. Kaldırımlar da Ankara’yı aratmıyor şükür J Özetlemek gerekirse, toplu taşıma ve trafikte Berlin daha medeni ama Roma bence daha insani J

Tarihi koruma dersek… İtalyanların eline dünya yüzünde su dökebilecek bir millet olduğunu sanmam. Bu şehir bir açıkhava müzesi. Her köşe başından tarih fışkırıyor, 60 yıllık ev yeni sayılıyor burda. Metro istasyonunun içinde bile etrafı korumaya alınmış tarihi kalıntılar var.  Yüzyıllarca bir şehri olduğu gibi ayakta tutmayı nasıl başarmışlar inanılır gibi değil. Almanların da bu konu da hakkını yememek gerek. Tarihi eserlere onlar da çok değer veriyor. 2. Dünya savaşı kalıntıları dışında bir tarihi eserleri olmadığını göz önünde bulundurursak tabii J

Doğayı koruma da aynen… İkisi de bizdekinin tersi. Roma’da çocuk parkında daldan dut yemişliğimiz var mesela. Sokaklarda ağaçlarda portakallar olgunlaşıp yerlere düşüyor da bir tane alan yok. Bizde olsa daha yeşilken talan edilir diye düşünmeden edemiyor insan.

Hayvan sevgisi dersen, İtalya önde. Her ikisinde de hayvanlar dükkanlara ve toplu taşıma araçlarına sokulabiliyorsa da, Roma’da neredeyse iki kişiden birinde köpek var.

Aile kavramı İtalya’da çok önemli. İnsanlar 40 yaşında hala aileleriyle yaşıyor. O yüzden de gençler arasında dejenerasyon benim gözlemlediğim kadarıyla çok yok. Sokaklarda içen dağıtan, toplu taşımada taşkınlık yapan olmuyor. Bizde ne kadarsa burda da o kadar. Berlin'de ise sabah 10’da içmeye başladıklarından bir yabancı olarak sarhoşun biri sataşır mı tedirginliğini yaşıyorsunuz, metroda sarhoşun biri bağırıp sizi yerinizden kaldırabiliyor ve kimse bir şey yapmıyor.  Otobüste metroda sokakta herkesin elinde bir bira, 24 saat çakır keyif bir gençlik. İtalya’da da toplu taşımada içene rastladım tabii ama kimseye zararı olmadan içiyor içeni. Almanya’da bu kadar dejenere bir gençlikten bu kadar ileri bir ülke nasıl ortaya çıkmış anlam vermek zor J

Temizlik konusunda iki ülke de Türkiye’ye oranla pis. Tabii pislik konusunda İtalya açık ara farklı. Yerler tükürük dolu, çöpler ne zaman toplanıyor belli değil. Roma’da insanlar sokağa çöp atmıyor ama tüküyor, trenlerin içi, dışı tamamen grafittiden geçilmiyor; belediye çalışmıyor. Berlin de ise, insanlar çöpü sokağa atıyor, yere tükürmüyor ama belediye çalışıyor. Hangisi makbul bilemedim ben J İtalya’nın doğa için yaptığı bir güzellik de geri dönüşüm kutuları. Çöpler ayrıştırılmadan atılamıyor, kural böyle, normal çöp kutusu diye bir şey yok. Kağıt, metal, organik vs diye ayırmak zorundasın mutlaka. Almanya’da da bu tür çöp kutuları var biliyorum ama Berlin’de mesela tek tük karşılaştım ben, çoğunlukla bizdeki gibi çöp kutuları.




Türk nüfus açısından iki şehir birbirinin tam tersi. Roma’da taş çatlasın 100-200 Türk varsa, Berlin’de birkaç milyon… Bazı caddelerde Alman dükkan yok bile. Eczanenin kapısında eczane yazıyor, gözlemecisi, mantıcısı, ocak başı, Adanacı ne ararsan… Tabelalarda, ekranlarda, belediyede herşey Türkçe. Biz bavulumuzu kaybettik Berlin’de, bulup getiren Türk aileydi o kadar J

Sadede gelirsek... Herkesin yaşama bakışı farklı… Roma aşığı da tanıyorum, nefret edeni de. Benim düşüncem, mükemmel ülke, mükemmel millet yok. Hem medeni, hem temiz, hem demokratik, hem insanı güzel, hem doğası, hem tarihi... Öyle bir ülke yok… Anladım ki, kriterleri geniş tutmazsan Afrika da bile olunurmuş…

Ve son olarak Berlin'den geriye kalanlar :)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder