2 Kasım 2015 Pazartesi

İtalyanları sevdim mi? Bilemedim...

İtalyanları sevdim mi? Henüz kararsızım ben.

Avrupa’ya gittiniz mi tek tip insan görüyorsunuz. Birbirine karşı yapmacık da olsa saygılı, alışverişte yüzünde mutlaka (yalandan da olsa) bir gülümseme olan, her kim olursa olsun kuyrukta bekleyen, otobüste yaşlıya yer veren ama bir o kadar da mesafeli olabilen tek tip insan…

Burası başka bir ülke. Gelmeden önce İtalyanların bize benzediğini okumuş ve duymuştum. Bence benzemiyorlar. Çünkü bizde Avrupalı’nın tam tersi var. Sıra beklemeyen ama otobüste mutlaka yer veren aynı banka oturduğu kişiyle ahbap olan, otobüste tanıştığına torununun kız arkadaşını dahi anlatan bir milletiz biz. Buradaysa iki tip insan var ve asla ortası yok. Avrupalı desen değiller, Akdenizli desen değil. Belki de Roma oluşundan kaynaklı bilemiyorum. Kuzeyle güneyin tam ortası… İkisinden de var. Kuzeyliler pek bi’ Avrupalı, Güneylilerse tam Akdenizli. Nasıl olmuşsa olmuş bir türlü kaynaşamamışlar. Bizdeki doğulu batılı ayrımı gibi değil kesinlikle. Bizde üniversitede bekar evinde aynı evde sekiz çocuklu ailenin çocuğuyla, diplomat çocuğu birarada kalır. Bunlarda öyle değil. Gerçekten birbirlerini hiç sevmiyorlar. Serkan’ın bir dersinde bir ödev için iki grup yapmaları gerekiyordu. Kuzeylilerle güneylilerin anlaşamaması yüzünden iki hafta grubu seçemediler. Biri diğerine “onlar Avrupalı değil” diyor, diğeri ötekine “onlar İtalyan bile değil” diyor.

Gelelim bu iki tip insana…

Birinci tip gayet güler yüzlü. Yolda görünce, kapıda karşılaşınca mutlaka selam veriyor. Yolda yürürken Cemre Naz’a laf atıp, saçını okşuyor. Otobüste yer veriyor. Hatta bir keresinde yaşlı bir teyze elimdeki yorganı görüp beni durdurdu ve el işaretiyle nerden ve kaça aldığımı sordu. Ben de aynı ilkel yöntemle  “35’e aldım” dedim J Ama bu grubu çoğunlukla göçmenler oluşturuyor. Otobüste size yer veren nadir insanlar onlar. Allahtan o derece asimile olmamışlar. Arada nadir de olsa İtalyanlardan da var böyle. Bunların güneyli olduğunu düşünüyorum. Mesela Serkan’ın bir sınıf arkadaşı var, şeker gibi çocuk. Hani kız kardeşin olsa kesin ayarlarsın o cinsten ve tabii ki güneyli. Bu güneyli kuzeyli ayrımını ilerleyen zamanlarda başka şehirleri de gördükçe daha bi’ keskin gözlemlerim sanırım.

İkinci tip ise, gayet sinir bozucu. Markette, pazarda, pizzacıda bolca görüyorsun bunlardan. Suratlar bir karış asık, ya yalandan soğuk bir edayla suratına bile bakmadan günaydın diyor, ya da hiç bir şey demeden para üstünü uzatıp sen daha parayı almadan bir sonraki müşteriye dönüyor. Yolda yürürken asla kılını kıpırdatmıyor, ite ite geçmek zorunda kalıyorsun, ne bir özür ne bir şöyle toparlanma. Otobüste yan koltuk boşken kenara çekilmek mi asla! Bir keresinde sokakta kurulu bir oyuncakçı tezgahının yanından geçerken, Cemre Naz tezgahtaki oyuncakları tek tek elleyerek yürüdü. Tezgahın yanında da satıcı kadın bacak bacak üstün atmış ayağı da tezgaha dayalı yayılmış oturuyor. Çocuk geçerken kadın zahmet edip ayağını dahi çekmedi. Kadının ayağına sürünerek tezgahla kadının arasından zar zor geçti çocuk. Tip tip de baktı çocuğa. Türk olsa söversin de işte bu yabancılık yok mu! Dilini de bilmiyorsun ki nasıl laf yarıştıracaksın. Sinir olmakla yetindim sadece.

Otobüste insanlar desen ayrı bir alem. Otobüsler tıklım tıkış. Ama öyle bizim bildiğimiz gibi tıklım tıkış değil. Geçenlerde bir kez otobüsün kapısı üç kere açılmayı deneyip açılamadı kalabalıktan. Bir kez tek ayağım havada gittim ayağıma yer bulamadığım için, siz düşünün gerisini artık! Hani Çin’de insanları trene tıkıştırmak için arkadan iten görevli var ya, burada insanlar kendilerini içeri itiyor binebilmek için. Bazen o kalabalık içinden sıyrılıp inemeyenler oluyor ve asla şoför bekleyip indirmiyor o kişiyi. Zannetmeyin ki zaman çizelgesine uymak için. Zaten öyle bir şey yok. Otobüsler kafasına göre gidiyor. Sadece, adamın derdi değil birisi inememiş ya da binememiş, basıyor gidiyor. Ekstra rahatlar yani.
Avrupalıdan ve hatta Asyalıdan, belki de dünyanın herhangi bir yerinden farklı olarak burada asla kimse kimseye yer vermiyor otobüste. Bebekli ya da çok yaşlı olman kimsenin umurunda değil. (Göçmenleri saymıyorum) O tıkış tıkış otobüste Serkan Cemre Naz’ı kucağında taşıyacak diye canı çıkıyor çoğu zaman.

Bu rahatlığa bir de telefon hattı alırken rast geldim şimdilik. İçeride iki kişi çalışıyordu, sıramatik var ve sırada 6 kişi var. Sıradaki kişi telefon bakıyor ama öyle müziğini dinliyor, sağına soluna bakıyor, gidiyor camekandan başka bi’ tane alıyor. O arada başkasının işlemini yapalım falan yok yani. Sıramızı aldık, gittik oturduk, tek işimiz yeni bir cep telefonu hattı alacağız. Alt tarafı 6 kişi var sırada. Bekle bekle bekle olmadı sıkıldık, yan tarafta market vardı, gittik alışverişimizi yaptık geldik 2 kişi geçmiş daha. Daha da olmadı vazgeçtik eve gittik çocuğu bıraktık, ben geri döndüm (2 durak otobüsle) sıram yeni gelmişti. Arkadaşlar da eve internet bağlattılar, tam bir ay sonraya gün vermişler J Düşünsenize bizde adsl bağlatacağım diyorsun, sana bir ay sonraya gün veriyorlar. Hatta dahası, bizim İtalyan arkadaş Napoliden adsl hattını tam 2 ayda getirtebilmiş!

Bize benzettiğim tek şey, Avrupa’nın kalanındaki gibi sokakta alt alta üstüste sevgililere fazlaca rastlanmıyor ya da sokakta içki içene. Dini değerleri ve ailevi bağları kuvvetli bir millet olduğundan olsa gerek, öyle çok fazlaca koklaşan öpüşen yok sokaklarda. Gerçi genç de yok fazla. Geneli orta yaşlı ya da yaşlı. Çocuk da çok yok.

Burada hayat gevşek işliyor vesselam. Kimse kimse için canını üzmüyor. İyi mi kötü mü bilemedim doğrusu. Sevdim mi? Henüz cevap için erken sanırım..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder